Peygamberlerine Sevdalı Çocuklar
YYaşar Kandemir hocamızın 2004 Haziran ayında Altınoluk Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 220 Sayfa: 026)
Şimdi Yüce Rabbimize şükür zamanı. Bize, gönülleri Peygamber sevgisiyle dolu çocuklar, o gönülleri Peygamber muhabbetiyle yoğuran ablalar, ağabeyler, anneler, babalar, öğretmenler verdiği için.
Yurdumuzda güzel şeyler oluyor. Allah rızâsını her şeyin üstünde tutan bazı isimsiz kahramanlar çocuklarımıza sahip çıkıyor. Evlerde veya belli mekânlarda yavrularımızla birlikte kitap okuyarak, sohbet ederek onlara güzel dinimizi öğretiyorlar.
Yapılan duaların tuttuğu, ekilen tohumların meyveye durduğu anlaşılıyor.
Hadis Ezberleme Yarışmaları
Resûl-i Ekrem Efendimizden bir asır sonra vefat eden ünlü fakih ve muhaddis Süfyân-ı Sevrî’yi bilirsiniz. Onun adıyla anılan bir de fıkıh mezhebi vardı. Bu ünlü İslâm âlimi, babaların çocuklarına mutlaka ve mutlaka hadis öğretmesi gerektiğini, öğretmezlerse bundan sorumlu olduklarını söyler (Beyhakî, šuabü’l-îmân, VI, 400).
Onun bu sözü, İslâm’ın ilk devirlerinde hadise ne büyük önem verildiğini ortaya koyduğu gibi iyi Müslümanın ancak hadis kültürüyle yetişebileceğini de gösterir.
Çocuklarımızı Peygamber Efendimizle buluşturmayı hedefleyen bazı güzel insanlar, Süfyân-ı Sevrî’nin tavsiyesini de bir ölçüde yerine getiriyorlar. Öğretim yılının sonuna doğru bir kırk hadis yarışması yapıyorlar.
Bu yarışmalar için önceleri Hikâyelerle Çocuklara Kırk Hadis adlı kitabım yetiyordu. šimdi bu yarışmalar birkaç kademede yapıldığı için dört beş tane daha kırk hadis kitabına ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Olmadığı için de Riyâzü’s-sâlihîn gibi eserlerden ikinci, üçüncü kırk hadisleri seçiyorlar.
Bu yarışmalardan birinde bulundum ve çocukların engin heyecanına şâhit oldum. Hadîs-i şerifin baş tarafı hatırlatılıyor, onlar da devamını söylüyorlar. İçinde meselâ “iyilik” kelimesi geçen iki hadis söyle denince, çocuklar hemen o hadisleri okuyorlar. Bazı yarışmalarda ise hadisler hem metin hem de meâlleriyle ezberletiliyor.
İnşallah bu güzel âdet bütün yurtta yaygınlaşır; hadis sevgisi gönülleri şâdeder.
Peygamberimize
Mektup Yarışmaları
Allah sevgisi, Peygamber sevgisi ruhumuzun mayasında var. Gönülleri ilâhî muhabbetle tutuşturmak için bir kibrit çakmak yeter.
Birkaç yıldır bazı öpülesi eller kibrit çakmaya devam ediyor ve böylece yavrularımızın tertemiz gönüllerindeki Peygamber muhabbeti ortaya çıkıyor. Peygamberimize mektup yarışmaları bütün yurtta dalga dalga büyüyor. šimdi size bu mektuplardan gönüllerinizi ferahlatacak bazı örnekler sunacağım.
Bir özel ilköğretim okulumuzda, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kırk hadis ezberleme yarışması yanında “Peygamberimize Mektup Yarışması” da yapıldı. Güzel yavrularımızın o tertemiz gönüllerden fışkıran emsâlsiz sevgi çiçekleri gönüllerimizi serinletti. Onları dinlerken akacak gözyaşlarımız Allah’a şükrümüzün ifadesi olacaktır.
1. sınıf öğrencisi minik Ahmet Ergin Sezgin’in mektubu şöyle:
“Nur Yüzlü Peygamberim,
“Seni çok seviyorum. Senin hayatını babamdan dinlerken bazen üzülüp ağlıyorum, bazen de çok mutlu oluyorum. Ben senin zamanında yaşamak istiyorum. Ama mümkün değil biliyorum. Her gece yatmadan önce babama soruyorum: ‘Rüyamda kimi görürüm’ diyorum. Babam da hiç yorulmadan her gece ‘Peygamber Efendimizi görürsün inşallah’ diyor. Böylece huzur içinde uykuya dalıyorum. Ve gerçekten seni rüyalarımda görüyorum. Bazen beni atına bindiriyorsun. Bazen bana şeker veriyor, bazen de bana şakalar yapıyor, beni omuzlarında taşıyorsun.
“Seni tanımayı çok isterdim. Senin yanında olmayı, başımı okşamanı, yanaklarımdan öpmeni, duanı almayı ve ellerinden tutup öpmeyi ne kadar isterdim. İnşallah cennette buluşuruz.” Babası da, annesi de öğrencim olan sevgili Ahmet’in kısa, özlü ve özlem dolu mektubu pek nefis değil mi?
Elif Nisan Erdem henüz 3. sınıf öğrencisi. šöyle diyor:
“Sevgili Peygamberim! Satırlarıma başlamadan önce seni ne kadar çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Ama bunu sana tam olarak bir cümleyle ifade edemem. Sekiz yıllık yaşamımda senin sevgini biraz da kaybedeceğim bir şey yaptıysam senden özür dilerim. Her zaman sana lâyık olmak için çalışacağım.(..) Senin yolundan gideceğime söz veriyorum. Ne mutlu bize ki, senin gibi bir Peygamberin ümmetiyiz. (..) Ne kadar büyürsem büyüyeyim, yine ne olursa olsun seni seveceğim. Hatta sevgim daha da artacak. Zaten insan büyüdükçe birilerine olan sevgileri daha da artmalı bence. (..) Biz çocuklar seni, Peygamberimizi çok seviyoruz. Yüreğimiz senin sevginle dolu.”
Elif Nisan Peygamber Efendimize kızlarının dilinden “Benim Babam Başka” adlı bir de şiir yazmış: “Bizim babamız başka/ Canım kızım dedi/ Sevdi okşadı bizi/ Her şeyi iyilikle anlattı/ Yanlışlarımızı bize/ Söyledi/ Bizim babamız başka!/ Benim babam başka!”
Mektubunu rengârenk çiçeklerle donattıktan sonra sevgili Peygamberine hitaben bir de not koymuş: “Bu çiçekler sana olan sevgimi anlatsın. Yapabilseydim sana dünyanın en güzel kokan çiçeklerinden bir demet yapar sana armağan ederdim.” Ve mektubunu şöyle bitiriyor: “Seni seviyorum. Hem de çok hem de çok seviyorum, Peygamberim!”
6. sınıf öğrencisi Hatice mektubunda “Ne olur bize de o nurlu sözlerinle dini anlatsan, dinlesek. (..) Bir gel, söz değişeceğiz. (..) Bize Kur’an’ı, namazı, güzel ahlâkı öğret.(..) šimdi televizyonun başına oturan kalkmıyor. O filimlerle insanlar aldatılıyor. (..) Ne olur o nurunu bizlere de göster” diye yalvarıyor.
Allahümme Salli
8. sınıf öğrencisi Münevver Tüter’in yazdığı mektubun uzun hitap cümlesi gönüllere Nisan yağmuru gibi düşüyor:
“Gözümüzün nuru, çiçeklerin en güzeli, tüm İslâm âleminin sevgilisi, ismi duyulduğunda yüreklerin çarptığı, mübarek insan, benim sevgili Peygamberim; kâinâtın efendisi, adına na’tler, ilâhîler yazılan, ismini duyduğumuzda ağladığımız, tüm insanlara rehber, fakirlerin yoksulların efendisi; Yüce Allah’ın en sevgili kulu, üzerine kâinatın yaratıldığı, Rabbimizin sevgilim diye hitap ettiği; Abdullah’ın yetimi, Âmine’nin emaneti, sevgililer sevgilisi efendim, gittiği yere bereket götüren, yetimlerin öksüzlerin efendisi Peygamberim!”
“Keşke şimdi burada olabilseydin, ya da ben senin zamanında yaşayabilseydim. Sen burada olsaydın şimdi, insanlar yanı başlarında bulunan açlardan habersiz sıcak yataklarına girmezdi. Sen burada olsaydın insanlar birbirlerinin arkasından dedikodu yapmazdı. (..) Amerika ve diğer devletler Filistin’e, Irak’a, Afganistan’a mümin kardeşim derlerdi.” Münevver bu hasret yüklü ve mesajlarla dolu mektubunu “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” diye bitiriyor.
İlk Defa
Milli Eğitim Bakanlığı, kutlanacak haftalar listesine ilk defa bu yıl Kutlu Doğum Haftası’nı da ilâve etmiş. İstanbul Esatpaşa Ticaret ve Meslek Lisesi bu fırsatı değerlendirmiş ve kız öğrencilerine pek nefis bir kutlu doğum merâsimi hazırlatmış. Bir konuşma yaparak katıldığım programı Üsküdar Milli Eğitim Müdürü sevgili talebem Recep Sezer’le birlikte hayranlıkla izledik. Din Bilgisi öğretmeni Serhan’ın üflediği ney ve bir öğrencinin çaldığı bendir eşliğinde dinlediğimiz ilâhîleri yavrularımız pek güzel söylediler. šiirleri, na’tleri pek güzel okudular. “Peygamberimize Mektup” yarışmasında birinci gelen XI. sınıf öğrencisi Yasemin Kürekçi’nin mektubunu kendisinden heyecanla dinledik.
Yasemin “Ey sevgili!” diye başladığı mektubuna şöyle devam ediyordu:
“Sevgili diyorum, çünkü sevginin en büyüğünü sana ve yaratıcımıza duyuyorum. Sevginin en büyüğünü sen ve yaratıcımız duyuyor. Sen öyle bir iklimde geldin ki, Medine’de çöl ortasında açan tek güldün. Ama bizler şu an öyle bir iklimdeyiz ki, çiçek bahçeleri bile artık tat vermiyor. Unuttuk her şeyi, yürekten sevmeyi, yürekten inanmayı, aşkı unuttuk, birine bağlanmayı, sana olan aşkı. Belki her birimizin bir köşesinde yatıyor bu tutku, uyandırılmayı bekliyor.”
Yasemin mektubunda insanların içinde bulunduğu çıkmazları dile getiriyor; nefsin bizi avucunun içine aldığından yakınıyor. Sonra şöyle diyor: “Ve ben tüm bu çirkinliğe rağmen içimde senin nurundan bir parça taşıdığıma inanıyorum; önemli olan da bu değil midir zaten? İnanmak ve hissetmek.(..) İçinde olduğu halde bunun farkına varmamış, daha doğrusu vardırılmamış bir sürü beden, ruh, kalp…”
Mektubunu şöyle bitiriyor: “Ey sevgili! Bizler sanıyoruz ki âşık oluyoruz, sanıyoruz ki birini seviyoruz. Bu yaşadığımız duyguların, aştığımız yolların sonu hep sana varıyor, varacaktır. Bizler aslında aşkı sana duyuyoruz, bizi kabul et! Bizler aslında hep seni düşünüyoruz. Kimimiz farkında olmasa da sana ve yaratıcımıza sığınıyoruz, bizi kabul et! Bizlere senin yolunda koşma hırsı ver, sana olan çabalarımız karşısında bizi kabul et!..”
Defineleri Çıkarmak
Pek azından kısacık alıntılar yapabildiğim bu sevgi ve özlem yüklü mektuplar, eminim sizi de duygulandırmıştır. Gözümüzün nuru ciğerpârelerimiz Peygamberlerini böylesine çok seviyor, elhamdülillah.
Onları hayatın kasırgaları karşısında yıkılmadan ayakta tutacak ve kendilerine huzurlu bir hayatın sağlam zeminini hazırlayacak olan elbette bu derin sevgidir. Bize düşen bu sevgiyi beslemektir.
Güzel yurdumuzun binlerce okulunda, Peygamberlerine duydukları sevgiyi dile getirmek için fırsat bekleyen milyonlarca yavrumuz var. Bu güzelliği onlardan esirgemeyelim? Daha ilköğretim çağında çocuklarımızı pençesine almaya başlayan sigara, içki ve uyuşturucu belâsından onları korumanın tek yolu gönüllerindeki din duygusunu büyütmektir.
Bilinen sebeplerle tahsillerini yarım bırakan veya diplomalarını kullanma imkânı bulamayan binlerce evladımız, bildiğim kadarıyla birçok yere şimdi kardeşlerinin elinden tutuyor; tertemiz gönüllere burcu burcu sevdâ çiçeği fideliyorlar. Allah onlardan razı olsun.
Anne ve Babalar Ne Yapmalı?
Herkes çocuklarına sahip çıkmalı. Evleri kabristan olmaktan çıkarmalı. Bunun için de haftanın bazı günlerinde bütün aile bir araya gelip kitap okumalı. “Peygamberimizle Buluşma Saati” adını verebileceğimiz bu toplantılarda öncelikle çocukların seviyesinde yazılmış kitaplarla işe başlamalı.
Bir misâl olması için kendi kitaplarımdan seçtiğim bir programı sunmak istiyorum. Hikâyelerle Çocuklara Kırk Hadis (Erkam Yayınları) ve sekiz kitaplık Beni Seven Peygamberim (Nesil Yayınları) dizisiyle başlamalı. Ardından Peygamberimiz’den 101 Hatıra ve Hayatımıza Peygamber Modeli (Morötesi Yayınları, Zafer Yayın Grubu) adlı kitapları okumalı. Onlardan sonra da Riyâzü’s-sâlihîn Tercüme ve šerhi (Erkam Yayınları) ile bu sohbetleri geliştirmeli. Çocukları olmayanlar Peygamber Efendimizin 1900 seçme hadisini ihtiva eden Riyâzü’s-sâlihîn ile zamanlarını değerlendirmelidir.
Sevgili dostum, kardeşim Ümit šimşek, çocuklarımızı Kur’an’ın kavramlarıyla erken yaşlarda tanıştırmak maksadıyla ve ana babaların çocuklarıyla birlikte okuması düşüncesiyle “Aile Okulu” adlı bir dizi kitap hazırladı. Dizinin ilk üç kitabı Besmele: Allah’ın Adıyla, Kur’an’ın En Büyük Sûresi Fâtiha ve Kur’an’ın En Büyük Âyeti Âyetü’l-kürsî adlarını taşıyor (Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu). Ben okudum. Size de hararetle tavsiye ederim.
Zamanımızı değerlendirmek, yavrularımızın mâneviyâtını güçlendirmek, böylece onları çağın insanı ezen, öğüten değirmenine yem etmemek için yapacak çok işimiz var. Cenâb-ı Mevlâ yardımcımız olsun.
Âmin.