Hane-i Saadet Bir Sevgi Bahçesi
YYaşar Kandemir hocamızın 1988 Mayıs ayında Altınoluk Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 027, Sayfa: 035)
Hazreti Peygamber’in Aile Hayatından Kesitler
Hazreti Peygamber’in diğer insanlarla olan münasebetlerinde olduğu gibi aile hayatında da en göze çarpan husus, davranışlardaki tabiilik ve sadeliktir. Gerek günümüzde sık sık gördüğümüz ve gerekse daha önce yaşamış şöhretlerin hayatında müşahede ettiğimiz şovlar, gösteriler Hz. Peygamber’in hayatında mevcut değildir. Onun insanları en fazla etkileyen hali, sahte parıltılardan uzak bu tabii görünümü olsa gerektir.
Aralarında ayırım yapmamaya son derece riayet ettiği hanımlarından nöbet kimde ise akşam onun odasına gitmeden önce, bazan da sabah namazım kıldıktan sonra hanımlarını ziyaret eder, hatırlarını sorar, ihtiyaçlarım öğrenirdi.(1) Akşam yanında kalacağı eşinin odasına girdiği zaman selam verdikten sonra yaptığı ilk iş, dişlerini misvaklamaktı.(2) Daha sonra diğer hanımları oraya gelir, birlikte sohbet ederlerdir.(3) Yatsı namazından sonra fazla konuşulmazdı. Herkes istirahate çekilirdi. Hz. Peygamber abdest aldıktan sonra yatağa girer (Müsned VI, 85), duasını eder, bir müddet uyuduktan sonra esini uyandırmamaya çalışarak yavaşça kalkar, hanımı misvakını ve abdest suyunu yatmadan önce hazırlamış olduğu için abdestini alır, gece ibadetine başlardı.
Sabah namazı için Mescid’e çıkmadan önce sabah namazının sünnetini evinde kılan Rasül-i ekrem (s.a.), eşlerini namaza kaldırdıktan sonra Mescid’e giderdik(4)
Evde kaldığı sürece ne yapardı? Ashab-ı kiramdan ve tabiündan bu hususu merak eden kimseler aynı soruyu Hz. Aişe’ye yöneltmişlerdir. Onun verdiği cevap, yukarıda sözünü ettiğimiz tabiiliğin tam bir misalidir. Hz. Aişe diyor ki: “Herkes evinde ne yaparsa onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir eder, koyunları sağar, kendi işini kendi yapardı.(5)
Ümmü Seleme validemizin haber verdiğine göre evden çıkıp giderken “Bismillah, tevekkeftüalallah…” diye başlayan dualarından birini okurdu.(6)
BÜYÜK SEVGİ ORTAMI
Hazret-i Peygamber, hanımlarıyla aralarındaki sevgi bağlarını pekiştirecek, yakınlığı artıracak tarzda senlibenli oturdu. Bunun en güzel örneklerinden biri, Hz. Aişe ile evliliklerinin ilk yıllarında yaptıkları koşudur. Validemizin anlattığına göre, Rasül-i ekrem (s.a.), bir sefere giderken, yanına Hz. Aişe’yi almıştı. Yolda yürüyorlardı. Hz. Peygamber yanındaki sahabîlere, siz yürüyedurun, buyurdu. Sahabîler bir hayli gittikten sonra Hz. Aişe’ye “yarışalım mı?”, diye sordu. Hz. Aişe de bu teklifi severek kabul etti. Yarıştılar; genç ve enerjik Hz. Aişe yarışı kazandı. Aradan yıllar geçtikten sonra yine bir seferde beraberdiler. Hz. Peygamber yine, “yarışalım mı?”, diye sordu. Hz. Aişe, bir zamanlar yaptıkları yarışı hatırlayarak teklifi memnuniyetle kabul etti. Yarıştılar; bu defa da Hz. Aişe kaybetti. Çünkü, kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, kilo almış ve biraz şişmanlamıştı. Hz. Peygamber gülerek, “bu, vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır”, buyurdu. (Müsned 6/39,hd.10;264,hd.6;Ebü Davud, Ci-had 61)
Hz. Aişe ile birlikte yemek yerken birşeyi, önce onun içmesini ister, sonra da özellikle onun ağzının değdiği yerden içerdi. Şayet et yiyorlarsa, Hz. Aişe’nin elindeki parçayı alır, onun ağzının değdiği yerden ısırırdı. Bu olayı anlatan validemiz, hayızlı ol-duğunu bile bile Hz. Peygamber’in böyle davrandığım ilave etmektedir. Eşler arasındaki mesafenin kalkmasını, muhabbetin artmasını temin edecek davranışlara Peygamber efendimizin ne kadar önem verdiğini gösteren örnekler çoktur.
ÖNCE KİM KAVUŞACAK?
Hazret-i Peygamber’in, hanımlarıyla yaptığı şakalara dair bir misal daha arzedelim: Hz. Aişe validemizin anlattığına göre Ezvac-i tahirat birgün Peygamber efendimizin yanında toplanmışlardı. Sordular:
-Ya Rasûlallah! Senin vefatından sonra, en önce hangimiz sana kavuşacağız? Hz. Peygamber:
“-Eli uzun olanınız, buyurdu. Aişe söze devamla diyor ki: Elimize bir kamış çubuk aldık; kollarımızı ölçmeye başladık, içimizde en uzun kollu olanın Sevde binti Zem’a olduğunu gördük. Sonra öğrendik ki, uzun kollu demek, bol sadaka veren eli açık kimse demektir. Bununla beraber Peygamber’in vefatından sonra içimizden ona en önce kavuşan yine de Sevde oldu. Çünkü Sevde, sadaka vermeyi çok severdi.” (Buharî.Zekat 11; Nesaî, Zekat 59; Müsned 6/121.hd.6).
ACI DOLU LATİFELER
Hz. Peygamber’in ahirete irtihalinden sonra ilk önce vefat eden annemizin Sevde mi, yoksa Zeyneb binti Cahş mı olduğuna dair siyer kitaplarındaki ihtilaf (Tecrid Tercemesi. V. 165-167) burada bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren husus, onun hanımlarıyla birlikte oturup sohbet etmesi, onlarla şakalaşması ve aile yuvasında tatlı ve samimi bir havanın oluşmasını sağlamasıdır. Hadis kitaplarında, hanımları birbirinin kolunu ölçerken Hz. Peygamber’in nasıl davrandığına dair tafsilat bulunmamakla beraber, bu esnada onun mübarek yüzünde tatlı bir tebessümün gül goncası gibi açılıp parıldadığı ve hanımlarının neşesine neş’e kattığını tahmin etmek zor değildir.
Vefatından önce rahatsızlığının başladığı gün bile, Hz. Aişe ile şakalaştığını görmekteyiz. O gün Hz. Aişe’nin nöbetiydi. Hz. Peygamber kapıdan içeri girdi. Şiddetli bir başağrısı çeken Hz. Aişe’nin “Vay başım!” diye sızlandığını görünce o sırada, gerçekten büyük bir ıstırap çekmekte olan -ve bazı muhaddislerin ifadesine göre- vefat edeceği kendisine bildirilen Rasül-i ekrem o esnada bile şaka yaparak buyurdu ki:
-Asıl ben vay başım, demeliyim. Sen benden önce ölsen, seni elimle yıkasam, kefene koysam, namazını kıldırsam ve kabre defnetsem olmaz mı? Bunu duyan Hz. Aişe:
-Vay başıma gelenler! Vallahi öyle sanıyorum ki, sen gerçekten benim ölmemi istiyorsun. Eğer ben ölürsem, sen o günün akşamı hanımlarından biriyle beraber olursun, deyince Hz. Peygamber tebessüm buyurdu.(7)
PEYGAMBER ŞEFKATİ MÜSAMAHASI
Bir bayram günü genç eşi Hz. Aişe’nin Ensar’dan iki kızla birlikte eğlendiklerini, def çalıp şarkı söyleyen kızların rahatsız olmaması için Rasül-i ekrem’in sedire uzanıp yüzünü de örttüğünü fakat bu hali gören Hz. Ebû Bekir’in, kızını azarlayarak Peygamber’in yanında böyle şeyler yapılır mı, demesi üzerine Rasûlullah’ın duruma müdahale ederek onları rahat bırakmasını söylediğini bilmekteyiz.(8) Yine böyle bir bayram günü Mescid-i Nebevî’de harp oyunları gösterişi yapan Habeşlileri seyretmek üzere Hz. Aişe’yi beraberinde götürdüğünü, onu arkasına alarak ve rahatça görmesini sağlamak üzere öne doğru eğilerek gösterileri seyrettirdiğini görmekteyiz.(9) Bu sonuncu hadisi rivayet eden Hz. Aişe, genç kızlara bu kabil eğlenceleri göstermenin iyi olacağını söylemekte, onlara anlayışlı davranmayı tavsiye etmektedir. Çünkü kendisi de Rasûl-i Ekremden aynı anlayış ve müsamahayı görmüştür.
Dipnotlar : 1. Müsned VI, 107: Saati, XVI, 238 nr. 283; Ebû Davud, Nikah 38. 2. Müsned VI. 237, 182, 110. 3. Müsned VI, 157. 4. Müsned VI, 236. 5. Müsned VI,49,241.256,260.106,167,121.6. Ebü Davud, Edeb 103; Riyaz us-Salihin S. 107 hd.nr. 82) 7. Müsned. VI, 144, 228; İbn Mace, Cenaiz 9; Darimî, Mukaddime 14; Saati, XXI, 225 nr. 476. 8. Buharı, İdeyn 2; Müsned VI, 84, 85. 9. Buharı,İdeyn 2; Müsned VI, 56.270, 83; Saati, VI, 1S1-165.
BİR LAHZACIK TEFEKKÜR
Allah Rasûlüne soruldu:
Ya Rasûlallah, hangi sadakanın sevabı daha büyüktür? Peygamber (s.a.) buyurdu:
Sağlıgında, yoksulluktan korktuğun ve zengin olmayı umduğundan dolayı cimri iken verdiğin sadaka efdaldir. Yoksa ihmal edilip de can boğaza geldikten sonra “Filana bu kadar, filancaya şukadar olsun” demekte fayda yoktur. Zaten o mal onların olmuştur (Buharı, Müslim)