Didişmenin Çirkinliği
YYaşar Kandemir hocamızın 2006 Ağustos ayında Altınoluk Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 246 Sayfa: 028)
Cenâb-ı Mevlâ kalbimize sevgi tohumları ekmiş, kardeşlik duyguları yerleştirmiş, gönlümüzü şefkat ve merhametin merkezi yapmış, anlayış ve müsamaha ile cilalayıp süslemiştir.
Bu güzel mekânı ayrılığın, çekişmenin, kin ve nefretin, fitne ve fesadın, anlaşmazlığın, birbiriyle ilişkiyi kesmenin, birbirinden yüz çevirmenin, sûizannın yıkıcı ve kahredici fırtınalarından uzak tutmamızı istemiş, o korkunç fırtınaların bizi ne hale getireceğini de hatırlatarak:
“Birbirinizle çekişmeyin; yoksa yılgınlığa düşersiniz, gücünüzü kaybedersiniz” buyurmuştur (Enfâl 8/46).
Anlaşmazlığa düşüp birbiriyle çekişen kimselerin büyük bir azaba mahkûm olduğunu bildirmiştir (Âl-i İmrân 3/105).
Ve Uhud Savaşı’nda, Peygamber aleyhisselâm’ın emrine uyup uymama konusunda Müslümanlar birbiriyle çekiştikleri zaman bu azabı yaşadıklarını haber vermiştir (Âl-i İmrân 3/152).
Hatırlayacağımız gibi, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem elli kişilik bir okçu birliğini bir geçide yerleştirmiş, sonra da onlara “Düşmanı yensek de, yenilsek de buradan ayrılmayacaksınız” emrini vermişti. Yukarıdaki âyet-i kerîmede belirtildiği gibi okçulardan bir kısmı ganimetin peşine düşüp arkadaşlarının uyarısına kulak vermemiş, Resûlullah’ın emrine karşı gelmiş, Cenâb-ı Hak da onlara bu yüzden bozgunun acısını tattırmıştı.
Kamçı kadar yer
Peygamber Efendimiz de birbiriyle didişmenin kötü sonuçlarına her fırsatta işaret buyururdu. Yine birgün bu maksatla bir konuşma yaptı.
“Ben âhirete sizden önce gideceğim ve sizin için hazırlık yapacağım” diye söze başladı.
“Sizlerle buluşma yerimiz Kevser havuzunun yanıdır.
Ben şu bulunduğum yerden Kevser havuzunu görmekteyim” diye sözüne devam etti.
Ümmetiyle ebedî ayrılığın söz konusu olmadığını, orada onlarla bir araya geleceğini müjdeledi. Bu müjdenin ardından gönülleri ürperten bir şey daha söyledi:
“Ben sizin Allah’a şirk koşmanızdan korkmuyorum.
Ama dünya hırsıyla birbirinizle didişip çekişmenizden korkuyorum” buyurdu.
Evet, Allah’ın Resûlü dünya hırsıyla birbirimizi öldürmemizden ve önceki milletler gibi helâk olup gitmemizden korktuğunu belirtti (Buhârî, Megâzî 17; Müslim, Fezâil 31).
Dünyayı elde etmek için birbirimizle kapışıp kavga etmemizden endişe ettiğini dile getirdi (Buhârî, Cenâiz 71, Rikâk 7, 53; Müslim, Fezâil 30).
Gördüğünüz gibi sevgili kardeşlerim, Peygamberimiz Efendimiz bizim “dünya hırsıyla” çekişmemizden korkuyor. Değersiz dünya malını önemseyip gözümüzde büyütmemizden, “Şu dünya malı senin olmayacak, benim olacak” diye birbirimizi yememizden endişe ediyor.
Halbuki önümüzde Cennet adlı sonsuz bir güzellik var…
Sevgili Efendimiz mübarek elini uzatınca, o Cennetin üzüm salkımlarını tutabiliyordu. Cennet ona o kadar yakındı. Esasen bu davranışıyla bize Cennetin ne kadar yakın olduğunu gösteriyordu.
“Cennette kamçı kadar bir yerin bütün dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha değerli olduğunu” haber veriyordu (Buhârî, Bed’ü’l-halk 8, Rikak 2).
Bizi âdeta büyüleyen, aklımızı başımızdan alan ve bizi birbirimize düşüren o câzip dünyanın, gerçekte Cennetin bir karış toprağı kadar bile bir değere sahip olmaması ne kadar düşündürücüdür.
Bir daha düşünelim:
Sahi biz niçin kavga ediyoruz?
Birbirimizi hangi değerli şey için kırıyor, üzüyor, gücendiriyoruz?
Çekişmesiz bir hayat
Hem Allah hem de Resûlullah Müslümanların sakin, kavgasız, gürültüsüz bir hayat sürmesini istemektedir.
İki kişi arasında bir anlaşmazlık çıktığında, haklı olanın bile haksız olanla didişmesini doğru bulmamaktadır.
Peygamber Efendimiz “Müslüman kardeşinle didişme ve alay etme!” buyuruyor (Tirmizî, Birr 58).
Ne kadar haklı da olsa karşısındakiyle çekişip didişmeyen kimseye Cennetin kenarında bir köşk verileceğini bildiriyor (Ebû Dâvûd, Edeb 7; Tirmizî, Birr 58).
Bildiğiniz gibi Allah Teâlâ oruç ibadetine çok değer veriyor. Kendi rızâsı için oruç tutana ölçüsüz şekilde mükâfat vâdediyor. Buna karşılık oruçludan, çirkin söz söylememesini ve kimseyle çekişmemesini istiyor. Hatta biri onu kavgaya zorlasa, sövüp saysa bile, “Ben oruçluyum” diyerek ona uymamayı öğütlüyor (Buhârî, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 163-165).
Böyle yaptığımız takdirde hayatımızı güzelleştirecek, dünyayı cennetleştireceğiz. Zira Peygamber Efendimizin haber verdiğine göre Cenneti Cennet yapan güzelliklerden biri, orada kavgasız, gürültüsüz bir hayatın olmasıdır. Bunu Sevgili Efendimiz şöyle dile getiriyor:
“Cennetliklerin kalbi, tek bir adamın kalbi gibi aynı duyguları taşıyacak…Bu sebeple onlar arasında anlaşmazlık olmayacak, herhangi bir çekişme meydana gelmeyecek…” (Buhârî, Bed’ü’l-halk 8, Enbiyâ 1; Müslim, Cennet 17).
Orman ve balta
Bizi bizden başka mahvedecek hiçbir güç yoktur. Hiçbir düşmanın bizi perişan etmesi mümkün değildir. Bizi mahvedecek olan yine biziz. Tıpkı ormanı, sapı kendinden olan baltanın yok etmesi gibi.
Bu kadar kesin konuşmamın sebebi, Resûl-i Ekrem Efendimizin, Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla gaybın perdesini aralamak suretiyle verdiği haberdir.
Birgün ashâbına bunu şöyle ifade etti:
“Allah Teâlâ yeryüzünü önümde katladı. Ben de doğusuyla, batısıyla bütün dünyayı gördüm. Ümmetimin egemenliği bana gösterilen yerlere kadar kesinlikle ulaşacaktır.
Bana biri kırmızı, diğeri beyaz iki hazine verildi (Yani İran ve Bizans’ın hazineleri önüme serildi, ümmetim oraları fethedecek).
Ben Rabbimden, ümmetimi genel bir kıtlıkla yok etmemesini, onların üzerine kendilerinden başka bir düşmanı musallat edip de köklerini kurutmamasını niyâz ettim. Bunun üzerine Rabbim bana şöyle buyurdu:
“Muhammed! Ben bir hüküm verirsem o geri çevrilmez.
Ben sana ümmetini genel bir kıtlıkla yok etmeyeceğimi,
onlara kendilerinden başka bir düşmanı musallat edip de köklerini kazıtmayacağımı vaad ediyorum.
Onlar birbirini helâk edip esir almadıkça,
bütün yeryüzü halkı toplanıp onlara saldırsa bile
ben onların yok edilmesine izin vermeyeceğim”
(Müslim, Fiten 19; Ebû Dâvûd, Fiten 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 278, 284).
Demekki bize kötülük yine bizden gelecektir. Biz birbirimizle didişerek kendimizi perişan etmedikçe Allah Teâlâ bize sahip çıkacaktır.
Didişmenin sonucu
Birbirimizle didişip çekişirsek, bakınız başımıza neler gelir:
Gücümüzü kaybederiz; cesaretimiz yitiririz; ümitsizliğe düşeriz.
Birbirimizi sevmemeye, birbirimizden nefret etmeye başlarız.
Aramızda fitneler baş gösterir.
Bunun sonucu olarak kanımızı döker, canımızı kaybederiz.
Dünyada perişan olur, âhirette ilâhî azaba uğrarız.
Sonuçta biz kaybederiz, şeytan ve düşmanlarımız bayram eder.
Daha da kötüsü;
buyruklarını tutmadığımız için Rabbimiz bize buğzeder.
Yüce Rabbim bizi didişmekten ve onun feci âkıbetinden muhâfaza buyursun (Âmin).